Sûretten Gel Sıfata Onda Ma’nâ Bulasın

Zeynep Böhürler

 

 

Sûretten gel sıfata, onda ma’nâ bulasın” diyor Yunus Emre. 13. yüzyılın ortası ile 14. yüzyılın ilk çeyreği arasında yaşamını sürdüren tasavvuf şairimiz, asırlar öncesi gönül penceremizi açmamız için, ilahi kudrettin etkisiyle yazmıştır dörtlüklerini. Sehl-i mümteni sanatını ustalıkla kullanan Yunus Emre, kendisinden sonra gelenlere oldukça yol gösterici olmuştur. Peki, yaşadığımız bu yıllarda, kalbinden çıkıp kalemine vuran bu manalar yerini bulabiliyor mu? Naçizane değinmek istediğim tam da bu husus olacak.

Birkaç sene öncesinde Yunus Emre Divanı okumaları yaptığımızda beni en çok etkileyen bu cümle olmuştu. Bir tarafta suret, bir tarafta manâ… Günümüzde şekillerin, görsellerin ve buna bağlı hazların önem kazandığı bir dünya hayatı içinde yaşayıp giderken, maneviyatın, ahlakın, faziletli bir insan olmanın bilincinden ve düsturundan çıkmaya başladık. Ters orantılı problemler gibi maddeye çok su doldurduk, manâ havuzunu boşalttık. “Dürüst insandır, mert bir adamdır, edepli bir kadındır” demedik, ”Çok yakışıklı, pek karizmatik, fevkalade kariyerli, oldukça zengin, muhteşem çekici ”gibi görselliğin ve etiketin büyüsüne kapıldık. Önemli olan şekilmiş, geri kalan lafügüzafmış gibi bu uğurda kendimizi harcadık ve buna da büyük bir şevkle devam ediyoruz. “Herkes beni beğenmeli ”düşüncesiyle suretlerimizi ve konumlarımızı yükseltmeye başlarken, derunumuzu önemsemedik.

Bundan mıdır, her istediğimizi yapıp da hiç mutlu olamamak? Bundan mıdır, biz demeden ben demeyi dilimize pelesenk etmek? Yunus Emre’nin bu sözü her ne kadar bizlere basit görünse de, hakikat ve marifete giden yolun rehberliğini yapan bu satırı anlayamadığımız için bir türlü suretten öteye geçemiyoruz. Olumsuz bir vaka duyduğumuzda ya da gördüğümüzde ”Ne olacak bu dünyanın hali ”der geçeriz de, kimse kendi içine yönelmeye ya da manasını güzelleştirmeye, ruhî sıfatlarını geliştirmeye ehemmiyet vermez.

“Dünyaya gelen göçer
Bir bir şerbetin içer
Bu bir köprüdür geçer
Cahiller onu bilmez”

Bu dizeleriyle Yunus Emre, aldandığımız ve aslında kendimizi aldattığımız bu dünyadan ne yaparsak yapalım bir gün göçüp gideceğimizi vurgularken, bizler asıl baki kalanın özümüzü geliştirmek olduğunu ne zaman fark ederiz bilinmez. Hayırlara çıkmak dileğiyle vesselam.

 

 

Zeynep Böhürler

Zeynep Böhürler

1983 İstanbul doğumludur. İlk, orta ve lise öğrenimini İstanbul’da tamamladıktan sonra Anadolu Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümünden mezun oldu. On beş yıl hizmet ve bankacılık sektöründe çalıştı. Halen İstanbul Zaim Üniversitesi-Medeniyet Tasavvuru Okulu 2.sınıf öğrencisidir. Şiir, hikâye, film tahlili gibi yazıları çeşitli dergi ve dijital platformlarda yayınlanmaktadır.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir