Tek Kelime

İstiridye kabuğu gibi, kaç saat olduğu bilinmez odama kapanmış oturuyorum. Aklımdaki düşünceler sanki bir Samanyolu Galaksisi.

İstiridye kabuğu gibi, kaç saat olduğu bilinmez odama kapanmış oturuyorum. Aklımdaki düşünceler sanki bir Samanyolu Galaksisi. Bütün gezegenler toplanmış eksenleri etrafında döner gibi yazmak istediklerimde dönüp duruyor. Ama ben, bu kağıda sadece tek bir şey yazmak istiyorum. Sadece tek kelime. Şükür!

Çoğumuzun unuttuğu ya da unutturulan bu kavram, hızların, heveslerin, hakiki olmayan yaşamların hayalleriyle, heyecanlarıyla günümüzü idame ettirdiğimiz; kısacası bol “h”li dünyamızın içinde silinip gidiyor; yani olması gereken inanç dünyamızdan kaybolup gidiyor.

Çok karmaşık, akademik terimlerle yazmak hiç âdetim değildir; âmâ kendime kendime hep sormuşumdur. Ben şükrün tarifini yapabilir miyim diye?

Şükür, ben bu satırları yazarken parmaklarımı rahatça çalıştırmaktır. Nasıl yazıyorum diye tekrar tekrar okuduğum yüzlerce minik sistemden oluşan gözlerimdir. Bunları akledebilen, anlayabilen, idrak edebilen yetimdir. Şükretmek öyle güzel ve kazançlı bir eylem ki hazzına doyum olmaz. Ben bunlara şükrettikçe, Yaradan sanki benim ufkumu bir fecir gibi aydınlatıyor. Devamının gelmesi için bakan gözlerimi gören göz, işiten kulaklarımı dinleyen ve anlayan bir cevher yapıyor. Böylelikle şükür edecek sayamayacağımız şeyler fark ediyoruz. Neredeyse yirmi dört saatin tamamını doldurabiliriz.

Şair Orhan Veli der ya:

“Bedava yaşıyoruz, bedava

Hava bedava, bulut bedava

Dere tepe bedava

Yağmur çamur bedava.

Çağımızda saniyelik alıp verdiğimiz havanın kıymetini kaç kişi biliyor? Ben hiçbir emek ve ücret sarf etmeden burada oturup derin nefes alabiliyorsam; hastanelerde bunun için kaç kişi bir nefese muhtaç durumunda diye düşünüp artık şükretmenin vakti değil midir?

Bizim, hüzün yüklü, melankoli yüklü diye adlandırdığımız bulutları görebilmek için haftalarca, aylarca, çaresizce, dualar eşliğinde bir damla suya hasret coğrafyaları görüp şükretmenin vakti değil midir?

Hayat bize çeşit çeşit, renk renk nimetlerini biz bin bir çeşit pozlar eşliğinde fotoğraflayalım ve sonra da sahip olamayanların gözüne değil, gözbebeğine kadar yerleştirelim, paylaşalım diye sunmadı elbette. Her gece gün sonunda bugün ne yedik, ne içtik, nerede gezdik, neye sahip olduk diye sıraladığımda liste beni gecenin derinliğine çekecek kadar uzun. Bunlara sahip olamayanları, bizim her gün sıradan, monoton diye şımarıklandığımız bu hayata özenenlerin listesini yapamayacağım kadar acı ve bir o kadar gerçek.

Kime nasılsın diye sorsam sık sık hayatındaki sitemleri, şikâyetleri anlatarak soruma cevap verir buluyorum. Hâlbuki o tek bir kelimenin bütün sıkıntıların panzehiri olduğunu bilenler yok. Elbet vardır ama onlar da şu garip dünyanın bitmek bilmeyen heyelanında görünmez olmuşlar. Garip diyorum çünkü şükretmeyenlerin, daha fazlasını isteyenlerin, sadece hazzın peşinde koşanların sayesinde dünya bile artık mahzun ve mazlum. Hepsini tebrik ediyorum. Koskoca dünyaya bile “Artık yaşanmaz burada, en iyisi mi biz gidelim başka semaya” diyerek kendilerini tanrıcık ilan ettikleri için, cennetin bir kopyası denilecek güzellikleri görmeyerek, şükretmeyerek kendi emelleri uğruna kaynaklarımızı hiçe saydıkları için hepsini tebrik ediyorum.

Hava gittikçe soğudu ve penceremi kapatırken, her ne kadar penceresini sıkı sıkıya kapatsa da, yakacağı olmadığı için soğuğu bozkırın ayazı gibi içine içine emen aileleri düşündükçe daha da yazasım; hiç durmadan yazasım var. Ben yazdıkça bu kelimenin de, eylemin de anlamı gittikçe derinleşiyor ama hayatlarına nüfuz edenlerin sayısı. İşte bilemediğim, tahmin edemediğim bir muamma. Cümlemi artık noktalamak istiyorum. Şükürle…

Zeynep Böhürler

Editör

Editör

Sitenin içerik güncelleme işini üstlenen kişileriz. Kültür sanata dair haberleriniz olursa bize ulaştırmaktan çekinmeyin lütfen... haber@bizimsemaver.com

2 Yorum “Tek Kelime”

  1. Çok teşekkürler bu güzel yazı için keyif alarak bir çırpıda okudum.Yazılarınızın devamını heyecanla bekliyorum.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir