Sil, baştan doğarım… Silinse, karanlığıyla yeniden aydınlığa doğma mücadelesi, içine sızmış bir yağmur ola ki, kelimelerinin, küçük odasının öksüz bakışlara bulanmış tavanındaki bulutlara yükselip de yağmur olup yeniden yeniden düşmesi sayfalara…
İçinde her ne kadar bir tarafındaki eksikliğin karanlıkla dolduruluşu hissedilse de, aynı zamanda olan dolu taraftaki ilahi inanç ile beraber taşınılan aydınlığın bu karanlığı nasıl bertaraf ettiği tümel bakışta kolaylıkla hissedilebilmekte.
İçeriğin en yoğunlaştığı ve bir karadelik gibi yazanını içine çektiği besbelli olan anne özlemi, yine yazanını yazdıklarını yazdığı zamanlara, bu zamanların annesini hatırladığı en yakın zamanlar olacağını ve bu zamanlardan gittikçe uzaklaşacağını bildiği için anısında anasına(hem özü hem de annesine) uzanan bir bağlantı yolu kurulmasına güçlü bir şekilde meyletmiş.
Yapısal olarak ise; yazılardaki anlam ve serbest yazım dağınıklığının, küçük bir çocuğun oyuncaklarını dağıtışı hâli gibi. Annesi bir gün gelir de toplar diye dağıtılmış sözler ve şiirler serpişmiş annesizliğin ve beraber yaşanılamamış boş sayfa halılarına…
Detaylara inildiğinde ise, yazılarda sıklıkla hayvan ve yılan tabirleri görülmekte. Hayvan kelimesinin sıklıkla geçmesini sanırım o yaşlardaki bir çocuğun kırsal bir alanda yetişmesiyle, hayvanlarla sürekli iç içe olmasına bağlanabilir, ki yazıda da hayvan kelimesi bir kötüleme değil de daha çok doğallığın simgelenmesi anlamında kullanılmış.
Ancak yılan tabirine, farklı olarak kötü, korkulacak, zarar verecek bir anlam atfedilmiş. Muhtemel olarak yazarda kötü bir anı veya maruz kalınan çevresel algı sonucu bu tabir bu şekilde sayfalarında yer edinmiş olsa gerek.
Son olarak ise yazarın ‘papatya’ simgelemesini, yazılanların içerisinde belki yazarın kendisinin bile fark etmediği bir kendini simgeleyiş olarak düşünülebilir.
Şiirde geçen ıssız bir adadaki papatya betimlemesi; aslında genellikle topluca yetişen papatyalar bilinirliğini oldukça farklı bir canlandırmaya itmekte.
Yazarın bu betimlemesi, aslında içinde topluluklarla iç içe olmaya ne kadar yatkın olsa da yine iç dünyasının kuytu köşelerinde ne kadar da yalnız hissettiğini sembolize etmiş.
Papatyayı ıslatan yağmur ise, köklerine sızıp o papatyayı göklere yükseltecek anne gözyaşları olduğu, umarım bir gün görebileceklere nasip olacaktır.
Nitekim, anneler varlıklarıyla olduğu gibi, yokluklarıyla da her daim bizi düşünürler, değil mi…
- Sil Baştan Doğarım - Eylül 28, 2024
- Yazı, Editörlük ve Medya Kursu TEDEV’de Başlıyor - Eylül 28, 2024
- Geçmişin İzlerinde Yürüyenler - Eylül 16, 2024
- Şıpsevdi - Eylül 13, 2024
- Sermestçe - Eylül 1, 2024
- Tunca’dan Tuna’ya - Ağustos 27, 2024
- Ağaçların Gölgesinde - Temmuz 25, 2024
- Bilesin - Temmuz 22, 2024
- Kavgam - Temmuz 20, 2024
- Üsküp - Temmuz 20, 2024
- Dini Yaşarken Tebliğ ve Tenkid - Temmuz 10, 2024
- Bilmiyorum - Temmuz 10, 2024
- Yûsuf’un Rüyasını Yeniden Görmek - Temmuz 6, 2024
- Fahrettin Gün’le Eğitim ve Gençlik Üzerine - Haziran 26, 2024
- Desinler - Haziran 12, 2024
- Bir Gönül İnsanı Bekir Tuncer Salihoğlu - Haziran 10, 2024
- Paris’in Arka Yüzü - Haziran 10, 2024
- ESKADER Genel Kurulu Yapıldı - Mayıs 30, 2024
- ESKADER Genel Kurulu İlanı - Mayıs 27, 2024
- YAZI, EDİTÖRLÜK VE MEDYA KURSU’NUN MEZUNİYET TÖRENİ - Mayıs 24, 2024
- Zeliha Ergün ile Mülakat - Mayıs 24, 2024
- Anlatsanıza Bakayım Nasıl Bir Gemiymiş Bu? - Mart 23, 2024
- Ramazan-ı Şerif Geliyor Hazır mısınız? - Mart 10, 2024
- Yalnızlık - Mart 6, 2024
- Gerçek Bir Münevver Alev Alatlı - Şubat 12, 2024
- Genç Bir Yıldız Adayı Mete Gök - Şubat 6, 2024
- Düştüm Gerçeğine - Şubat 6, 2024
- Dedem Koca Hüseyin - Şubat 6, 2024
- Sevgili Eşim’e - Şubat 1, 2024
- Ferit Ragıp Tuncor’un Edebî Hizmetleri - Ocak 26, 2024
- Bir Mektup Olup - Ocak 26, 2024
- Gazzeli Çocuklar - Ocak 5, 2024
- En Baştan Yazacağım - Ocak 5, 2024
- Ben Kuvözdeki Bebek - Aralık 17, 2023
- Gönül’e - Aralık 17, 2023
- Dost Gözünde Buğudur - Aralık 17, 2023
- Kim Bu Gelen - Kasım 30, 2023
- Geç Değil - Kasım 30, 2023