Fotoğraflarla İtalya 1

Roma-Napoli

Bir İtalya rüyası diye çıktık yola, yol götürdü bizi güneyden kuzeye tarihi diyarlara. Yolun sonunda gördük ki tatlı rüyamızı çok da abartmaya gerek yokmuş, hakikate uyandık böylece. Nasıl bir hakikat mi?

Öncelikle bambaşka iki İtalya gördüm. Roma’nın adeta ülkesini ikiye bölercesine bir sınır bölgesi oluşturduğu coğrafyada, Kuzey ve Güney olmak üzere çift kutup bulunmakta. Sicilya’ya kadar inmemiş olsam da Napoli kıyılarında gözlemlediğim Güney İtalya; daha sıcak, daha renkli ve çok daha ucuz. İnsanları ise daha bir güler yüzlü ve çok daha rahat.

Campania bölgesinin başkenti olan Napoli; pizza, Pompei ve Maradona kelimeleriyle özdeşleşmişti benim için. Gittiğim zaman da farklı bir Napoli görmedim açıkçası. Şehrin merkezi olan “Piazza de Plebiscito” diğer meydanlar kadar gösterişli ve canlı olmasa da bu küçük meydanı sevdim. Denizlere inen sokaklara karşı her zaman bir zaafım olmuştur zaten.

Pizzanın doğduğu yer olarak bilinen Napoli’de ilk İtalyan pizzası deneyimini yaşadım. Napoliten pizza olarak da literatüre geçen pizza; domates sosu, taze fesleğen ve mozzarella peynirinden yapılma yani bildiğimiz pizza margherita.  Bu üç malzemenin rengi ise İtalyan bayrağını temsil etmektedir. İnce hamuruyla oldukça yumuşak olan pizzada, domates ve peynirin kalitesi ile lezzetli bir açılış yapmış olduk.

Napoli’den yukarı çıktığımız zaman kuzey ve güneyi birbirine bağlayan en sanatsal başkent Roma ile tanışma şerefine eriştik. Adeta bir açık hava müzesi olan Roma’da her sokak bizi tarihin ve sanatın derinliklerine sürükledi.

Romus ve Romulus adlı ikiz kardeşlerin entrikalar üzerine kurmuş olduğu şehir, aynı İstanbul gibi 7 tepe üzerinde yer almaktadır. İstanbul’dan farklı olarak ise bu şehrin tepelerine kurulan o muhteşem tarihi eserler günümüze olduğu gibi gelip korunabilmiş! Meydanları, çeşmeleri, kiliseleri, heykelleri ve antik kalıntıları olduğu gibi sergileyen bu tepelerden şehre bakmak bir masal gibi. Panteon, İspanyol Merdivenleri, Kolezyum, Aziz Petrus Bazilikası ve tabii ki başlı başına Vatikan… Dar sokaklardan ilerlerken, saptığınız her köşede antik bir masalın içinde buluyorsunuz kendinizi. Masalın prensini bulmak için Trevi Çeşmesi’ne paramızı da attık tabii ki…

Napoli’de pizzadan bahsetmişken, Roma’da da tiramisu ve dondurmadan bahsetmek gerekir. Gerçi dondurma dememize bozuluyorlar doğru tabiri ile “Gelato.” Yani bir dondurmadan çok daha fazlası. Gerçekten de öyleydi yoğun bir lezzet ile çikolata ve meyvelerin gerçekten tadına vardım. Tiramisu için aynısı diyemeyeceğim ama. Bildiğimiz tiramisuydu.

Roma’dan yukarı doğru devam ederken yavaş yavaş Kuzey soğukluğunu hissetmeye başlıyorsunuz. Bu soğukluk hem gerçek manada hem de mecaz manada kendini gösteriyor. Ancak havası doğru olsa bile Toskana bölgesini mecaz kısmından ayrı tutuyorum. Keza benim için İtalya’nın kalbi burada attı.

Büşra Cansız