Ömer Seyfettin’i Yâd Ederken

Filiz Çırpıcı

 

Bugünlerde, Türk hikâyesinin önemli ismi Ömer Seyfettin’in vefat yıldönümünü idrak ediyoruz. Bu vesileyle onun, edebiyatımıza, Türk diline, kültür dünyamıza kattığı değerlerden, gönüllerde iz bırakan etkili kaleminden bahsedelim istiyoruz.

2020 yılı, Ömer Seyfettin Yılı ilan edilmişti hatırladığımız gibi. Bu sebeple yurt içinde ve Türk Cumhuriyetlerinde birçok faaliyet düzenlendi. Yazarımızın doğum yeri olan Gönen’de Ömer Seyfettin Kültür ve Sanat Haftası Etkinlikleri yapıldı.

“Deli Şair Ömer Seyfettin” adıyla bir tiyatro oyunu İstanbul ‘da sahnelendi. Aynı şekilde Kazakistan’ın başkenti Nur Sultan’da etkinliklerle anma gerçekleştirildi.

104. ölüm yıldönümüne geldiğimiz bugünlerde, yazarımız yine belediyeler, Yazarlar Birliği şubeleri, üniversiteler, okullar bünyesinde çeşitli faaliyetlerle hatırlanıyor, yeni nesillere edebî zenginliği, fikriyatı aktarılmaya çalışılıyor.

Yazarlar Birliği İstanbul Şubesi Başkanı Mahmut Bıyıklı, onunla ilgili bir konuşmasında şunları söylüyor: “Kaşağı, Yalnız Efe, Pembe İncili Kaftan, Yüksek Ökçeler, Efruz Bey gibi çok bilinen hikâyelerin yazarı Ömer Seyfettin, nesilleri hikâyeleriyle besleyen usta bir yazar. Vefatından 100 yıl sonra bütün Türkiye’de anılıyor olması, onun eserleriyle sözünü söylemeye devam ettiğinin göstergesidir.

Millî konuları ve sosyal meseleleri en iyi anlatan yazarlardan biri olan Ömer Seyfettin’in dili, üslûbu ve duyarlılığıyla kendisinden sonraki yazarlara da yol açtığını söyleyebiliriz.

Ona göre millet olmanın temelinde dil vardır. Dili manevî vatan olarak görür. Bu yönüyle şunu diyebiliriz ki Ömer Seyfettin Türkçedir, Türkçenin sesi soluğudur. Bugün gençlerimizin her zamankinden daha çok onu okumaya ihtiyacı var. Dünün iyi anlaşılması, bugünün doğru okunması için usta yazarı daha çok okumalı ve okutmalıyız.

Bir süre askerlik görevinde bulunan, askerî okulda öğretmenlik yapan yazarımız, Selanik’te çıkarılan Genç Kalemler Dergisi’ndeki Yeni Lisan makalesi ile dilimiz ve kültürümüze ufuk açmıştır. Genç Kalemler ve Yeni Lisan hareketi; “Millî bir edebiyat, millî bir dille yaratılabilir.” görüşünü ortaya koyup dil ve edebiyatın doğu- batı taklitçiliğinden kurtarılması gerektiği fikrini savunmuştur.

Ömer Seyfettin; millî ruhun meydana çıkmasında lisanın ne kadar büyük ve önemli bir güce sahip olduğunu göstermeye çalışmış, bunu gerek makaleleriyle gerekse bizzat yaşayan, bu ruhu yansıtan hikâyeleriyle anlatmıştır.

Ömer Seyfettin hikâyeleri; tarihimizden, geleneğimizden, öz ruhumuzdan, Türklük şahsiyetinden taşıdığı değerler yönüyle ve okuma kültürünü geliştirmede elverişli oluşu sebebiyle gençlere tavsiye edebileceğimiz değerli metinlerdir.

“Kaşağı”, “İlk Namaz” gibi bazı hikâyelerinde kendi çocukluk hatıralarına yer vermiş, “Bir Çocuk Aleko” gibi bazı hikâyelerinde de çocuk kahramanlar üzerinden etkileyici, çarpıcı öyküsünü anlatmıştır.

Millî ve tarihî değerlerimizi has bir Türkçeyle anlatan ve edebiyatımızda esaslı bir yere sahip olan bu mefkûre sahibi yazarımıza rahmet dilerken asırlarca okunmasını, nesillere gönül aydınlığı olmasını temenni ediyoruz.

 

 

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir