Nasıl bir dünya, nasıl bir hayat?

Yaşadığımız dünyayı, hayatı nasıl tanımlayabiliriz? Labirentlerle dolu bir dünya… Çelişkilerle iç içe bir hayat…

Yeryüzü boşaldı habersiz miyiz?
Güneşe göç var da kalan biz miyiz?
-Necip Fazıl Kısakürek-


Yaşadığımız dünyayı, hayatı nasıl tanımlayabiliriz?
Labirentlerle dolu bir dünya…
Çelişkilerle iç içe bir hayat…
Soruların olduğu, cevapların olmadığı bir dünya…
Yalnızca kişisel çıkarların olduğu bir dünya…
Kariyer maratonu…
Maddi zevklerin asıl olduğu bir hayat…
Sebep sonuçlardan ibaret bir dünya…
Asıl hedefin başarı olduğu bir hayat…
Güçlülerin hayatta kaldığı, zayıfların elendiği bir dünya…
Güçlü olanın haklı sayıldığı bir dünya…
Acımasız bir mücadele, vahşi bir rekabet…
Magazin ve eğlencenin asıl amaç olduğu bir hayat…
Faiz, döviz, borsa, arsa…
Futbol, sağ, sol, penaltı, gol!
Gurme ve gastronomi, yeme içme muhabbetleri…
Sınırsız içki, sınırsız eğlence…
Vur patlasın, çal oynasın…
Kakara kikiri lay lay lomdan ibaret bir dünya…
Kredi kartı, bonusun merkezde olduğu bir hayat…
Politik gevezeliklerden ibaret bir hayat…
Bütün bu cümleler ve çok daha fazlası kuruldu binlerce yıldır…
Özellikle Vahşi Batı’nın düşünürleri kurdu buna benzer cümleleri.
Vahşi Batı’nın düşünürleri…
Aldandılar veya aldattılar.
Oysa biraz daha geniş, biraz daha derin düşünseler, doğru soruları ve doğru cevapları bulacaklardı.

Doğru sorulara örnekler:
Nereden gelip nereye gidiyoruz?
Bu dünyada ne arıyoruz?
Hayatın anlamı ne?
Ben bu hayata hangi anlamı katıyorum?
Sen bu hayata hangi anlamı katıyorsun?
Yaşamaktan maksat ne?
İnsanın bu hayattaki görev tanımı ne?
Hayat yalnızca bu dünyadan mı ibaret?
Dünyanın uzayda izlediği rotanın en sonunda ne var?
Yaratan kim?
Yaşatan kim?

Bakın bu sorular hayatın ilk dönemlerinde önemsiz gibi görünebilir.
Ama yaş ilerledikçe bu soruların anlamı, önemi ve değeri artıyor.
Her geçen gün arkadaşlar, dostlar, tanıdıklar bu dünyadan ayrılıyorlar.
Bir büyük sefer var…
Hazırlıklarımız tamam mı?
En değerli kelimeleri hatırlıyor muyuz?
Hayat muhasebesi, ömür muhasebesi…
Tövbe, istiğfar…
Özeleştiri, otokritik…
Nefis terbiyesi, nefis muhasebesi…
Aklı selim, kalbi selim…
Hüsnü niyet, hüsnü nazar, hüsnü zan, hüsnü tevil…

Her geçen gün arkadaşlar, dostlar, tanıdıklar bu dünyadan ayrılıyorlar.
Bir büyük sefer var…
Hazırlıklarımız tamam mı?

Necati Kağan Çetin

Necati Kağan Çetin

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir