Mübarek Toprakların Efendilerine

“Mübarek kılınmış bu toprağın gerçek sahipleri olduğunuzu gösterdiniz. Maddi güç değilmiş mesele. İman gücüymüş.”

Ey Filistin halkı, mübarek kılınmış toprağın güzel insanları! Siz, küfrün marifet sayıldığı devirde en başta müslüman geçinen bizlere ve tüm dünyaya kıyamete kadar unutulmayacak bir insanlık dersi verdiniz. Dünya cennetleri de ahirette kavuşacağınız sonsuz nimetler de hakkınızdır, mübarek olsun. Evlerinize döndüğünüz mutlulukla gireceksiniz vaadedilmiş cennetlere…

Siz, insanoğlu olarak Kâlû Belâ’da tek tek verdiğimiz o sözün nasıl tutulacağını gözümüze, vicdanımıza, aklımıza, izanımıza çarpa çarpa öğrettiniz. Her halde ve durumda Rabbe kulluktan zerre şaşmamak, bu nasıl güzel bir imandır? Nasıl güzel bir mücadeledir? Nasıl güzel bir Alâ-yı İlliyîn örneğidir. Düşülecek en derin Esfeli Safilîn bahtsızları karşısında.

Ben gelecek günlerde Rabbin sizleri insanlara önder yapacağına, yeryüzünün tüm hazinelerinin önünüze serileceğine, hâk dinin Hz. Resul zamanındaki safiyetine sizin vesilenizle kavuşturulacağına inanıyorum. Mübarek olsun. Hakkınızdır. Dahası da hakkınızdır.

İmtihanı böyle güzel vermek, yüzünü bile ekşitmeden, of demeden, bir an yeise düşmeden. Zalim firavunlar ateş oldu üstünüze yağdı. Yer çekildi sizi taşıyamadı. Dost bildikleriniz ihanetin en büyüğünü yaşattı. Yine de zerre şaşmadınız. Bahane müslümanlığımıza tokat gibi çarptınız. İnsanlığı unutmuş yüreklere iman filizleri ektiniz. Kendi adıma şahitliğinizi bile bahtiyarlık sayıyorum.

Mübarek kılınmış bu toprağın gerçek sahipleri olduğunuzu gösterdiniz. Maddi güç değilmiş mesele. İman gücüymüş. Artık Filistinlilerin belki de Müslümanların işi bitti inancını alt üst ettiniz. Gözlerin göremediği Rabbi gönüllerinizle âleme ilan ettiniz.

Rab kullarını, kendilerini ne olarak adlandırdığına bakmadan en uygun şekilde varlıkla, darlıkla, hastalıkla, sağlıkla imtihan eder. Kalplerdeki artık sır olamayacak şekilde ifşa eder. Yaşananlarla; Yahudi ve sözüm ona medeni dünyanın zalimliğine, ikiyüzlülüğüne bütün dünya şahit oldu. Keşke batı medeniyeti kendisine bahşedilen bilim ve teknoloji nimeti ile Rablerine kulluğu seçselerdi. Onlar varlıkta bile kul olmayı başaramadılar. Sünnetullah gereği çöküşlerinden sonra tarih onları acıyla utançla hatırlayacak. Ve hesap günü çağdaşlarının şehadetiyle hak ettikleri Esfeli Sâfilîn’e boylayacaklardır.

Bu süreçte Müslüman bir Türk evladı olarak her seferinde canımı acı acı yakan Osmanlı’nın yıkılış sebebini kendimce idrak etmiş oldum. Dinin yayılması adına gerçekten övgüye mazhar çok mücadele verdiler. Bu haktır. Mevla da onlara görülmemiş bir cihan sultanlığı bahşetti. Varlık zamanı kulluğun hakkı verilmiş oldu. Lâkin şekli değişip yoklukla imtihan gelince, milletçe veya Ümmetin geneli sınıfta kaldık. Filistin halkının en çaresiz durumda bile imanlı duruşunu, Rab’den yüz çevirmeyişi, o günde bu günde ümmet adına yapılması gerekendi. Bu süreçte de Saltanatı verene aynı güzel kulluk gösterilmeliydi.

Ne yapıldı? Doğru kişiler güçsüz kaldı. Kalbi bizle olmayanlar, “uymayın” denilenler ile koyun koyuna dost oldular. Aşağılık kompleksi imanları yılan gibi sardı. Dönüp dini ve sahibi suçlandı. Düşmanlarına yaranmak için izzet ve şeref fütursuzca çiğnedi. Hala o kompleksin içinde hastalık derecesinde çırpınmaktayız. Ders alınır kendimize geliriz diye dua ediyorum.

İki yol var önümüzde. Ya dün acıdığımız, “vah, vah” diye küçümsediğimiz Filistinliği kardeşlerimizin izinden gideceğiz. Ne kadar zor olsa da gecikmiş varoluş mücadelemizi şerefimizle vereceğiz. Ya da atılan lokmayı kapmaya çalışan zillet sahipleri olarak uygun görülen rolü oynayacağız.

Bazı yönlerden zayıflamış gibi görünse de Türk milleti kısa süre önce 15 Temmuz gibi bir imtihanı başarı ile vererek hala “hakikat ellerinden olmak ruhunu” kodlarında barındırdığını göstermiştir. Bu kodların zamanla güçlenip milletçe olması gereken yerde olacağına canı gönülden inanıyorum. Vesselâm…

Emine Savaş