İstanbul’da Müstesna Bir Gün

“Hikâyenin kahramanı olan huzuru, yüzyılda bir açan bir çiçekmiş gibi doyasıya içime çekmek istiyorum.”

Ne kibar bir gün diye geçirdim içimden. Kuşlar öylesine nazik ötüyor öylesine sessiz kanat çırpıyorlar ki güneş ürkmesin bulutlar gelmesin diye. Rüzgâr tenime ılık ılık üflüyor ve saçlarımı kadife bir tarak misali geriye doğru iteliyor.  Üsküdar’ın gülcü Ablaları bu sefer gerçekten armağan ediyor yaprakları henüz açmış kırmızı bir gülü. Sürekli kovulup etraftan uzaklaştırılan kara kedilerden birini görüyorum oturduğum bankın yamacında. O kovulmadığı için ben ise kaçmadığı için şaşkınlıkla birbirimize bakıyoruz. Minicik suratında ne kötü şans ne nazar ne de bir uğursuzluk görüyorum. Kedi, kafasını bacağıma sürterken Boğazın durgun sularının arasında Kız Kulesinin İstanbul’a tebessüm ettiğini duyumsuyorum. Bu huzurlu ortamdan ziyadesiyle memnun ve selam veriyor adeta. Bu sabah yüzlerce İstanbul gezgini aynı sofradan kalkmış gibi sıcak ve samimi bir duygu ile birbirlerinin farkında olarak yollarına devam ediyorlar. İnsanlar yüzlerine bir maske mi taktılar yoksa yüzlerinden bir maske mi çıkardılar bilmiyorum ama böylesi bir manzaraya tanıklık etmek beni sarhoş ediyor. Kendimi huzur deryalarında boğulmaktan alıkoyamıyorum.

Güneş ufuktaki kızıllığın girdabında batarken iftar saati yaklaşıyor ve insan kalabalığı yavaş yavaş dağılmaya başlıyor. Kimisi evine kimisi ise iftara yetişemeyeceğini anlayınca bir restorana atıveriyor kendini. Anadolu coğrafyasının dinine olan bin yıllık sadakatini takdir ediyor ve gözlerimi yumup sessizliğin sesine kulak kesiliyorum. Bir saate kalmadan etraf yeniden canlanıyor. Nereden geldiğini bilmediğim etnik ezgiler tatlı bir rüzgâr eşliğinde namütenahi bir yolculuğa çıkıyor. Lacivert gökyüzü ise bugün bir başka berrak bir başka umut dolu görünüyor. Bizi ağırladıktan sonra yorgun görünen İstanbul sessizliğe bürünüyor kısa bir süre. Az sonra durgun deniz birden köpükleniyor, tatlı tatlı esen rüzgâr hırçınlaşıyor ve İstanbul yeni bir gün için kendini arındırıp hazırlamaya başlıyor. Gelecek günlerin de böyle huzur dolu olması temennisiyle yoluma devam ediyorum, huzurun insanın kendisiyle, hayattaki duruşuyla ve onu tamamlayan tüm çevresiyle barışık olmasıyla mümkün olabileceğini tasavvur ediyorum.

Hamdiye Yılmaz