Bir Acayip Satıcı

Zeynep Böhürler

 

Her sonbaharda olduğu gibi kızıl sarı yapraklar bütün sokakları kaplamıştı. Yaşamın renkli evresinden, dingin bir döneme geçiş başlıyordu. Onun için güz mevsimi sakinlik, huzur ve en sevdiği lacivert ceketiydi. Geçen sene yaz sonunda teyzesi hediye etmişti.”Rüzgârlı havalarda giyersin”demişti. Ne zaman bu ceketi giyse, her istediği iş kolayca oluyordu. Ona şans getirdiğini düşünürdü hep. Bugün, yine üzerinde o lacivert ceketiyle, en sevdiği bir dilim çikolata parçalı keki yemek için pastaneye uğradı. Yanında sıcak kakao iyi gider düşüncesiyle, bütün caddeyi gören kuytu köşeyi seçti. Ne zaman gelse hep bu köşede oturmayı tercih ederdi. İnsanları gözlemeyi çok seviyordu. Mesela hemen önünden geçen, pembe etekli, beyaz şapkalı kadın kesin eşiyle kavga etmişti ya da ayrılmıştı. Yüzü çok mutsuz görünüyordu. Elindeki telefona sürekli gözü kayıyor, bir ümit aramasını bekliyordu. Onun yanında otobüs bekleyen iki genç, birbirlerine hararetli bir şekilde, bir olay anlatıyordu. Sonra biri diğerine para verdi. Dostlar arasında olur böyle yardımlaşma ifadesinde, birbirlerinin omuzlarına dokundular. Sonra diğeri gitti. Kalan arkadaş tonlarca ağırlık taşıyor gibi, omuzları çökmüş halde otobüs beklemeye devam etti. Çikolatalı kekinden birkaç ısırık daha alıp bakmaya devam etti. Ufak bir çocuk, belli ki okuldan çıkmış; morali çok bozuktu. Vitrindeki meyveli pastaları bile gözü görmeyecek şekilde dalgın dalgın gidiyordu. Önündeki basketbol topunu sektiren diğer çocuklara iç geçirerek baktı. Belli ki takım seçmelerini kaybetmişti. Sıcak kakaosundan birkaç yudum alarak bu sefer pastanenin içine de bir göz gezdirmek istedi. Tüm oturanlar bezgin, yılmış, içtiği kahvenin tadını doyarcasına alamayıp sadece sıkılmış, elindeki telefona amaçsız bakan, birbirleriyle konuşurken bile yüzlerindeki mimiklerin ayak dirercesine hareket ettiği, tebessümlerin zoraki, bakışları sönük olduğu insanlar gördü. Tek mutlu o muydu acaba? Mutluluktan öte bir eksik vardı. O anda aklına çok çarpıcı bir fikir geldi. Son yudumunu içip süratle masadan kalktı. Hesabı ödeyerek kahkaha ile dışarı fırladı.

On beş gün sonra şehrin merkezinde, işlek bir cadde üzerinde, çok sevimli minik bir dükkânın açılışı yapıldı. Dükkâna bakanlar, önce ismine anlam veremeyip içeri girmeyi tercih ettiler. İçerisi birbirinden farklı renklerde yüzlerce şişelerden oluşan bir gökkuşağını andırıyordu. Yeşilli, pembeli, mavinin onlarca tonu olan, menekşenin moru, narçiçeğinin kırmızısına kadar iksirli bir sıvıyı andıran şişelerin üzerlerinde ufak ufak etiketler bulunuyordu. Önceleri bu etiketlere alaycı bakanlar, birkaç tanıtımdan sonra ellerinde paketlerle ve yüzerinde gülümsemelerle dışarı çıkıyordu. Dükkân, birkaç ay sonra neredeyse önünde sıra olunacak şekilde kalabalık olmaya başladı. Müşteriler, renkli şişelerin olduğu şık poşetlerle bir iki dışarı çıkıyor ve her birinin yüzü neşe içinde aydınlanıyordu. Aradan geçen zaman içinde artan talep karşısında şehrin diğer yerlerinde dükkânın diğer şubeleri açılmaya başlandı. Hatta bir sene sonra başka şehirler hatta yakın ülkelerde bile bu sevimli dükkânın ünü konuşulmaya başlandı.

Bir zaman, burada satılan ürünleri ve insanları neyin bu kadar çok mutlu ettiğini yakından görmek isteyen bir gezginin yolu bu şehre düştü. İlk uğradığı yer, kafasını kaldırıp ışıklarla yanıp sönen tabelasını gördüğü “Umut Satıcısı”oldu. Kimseye aldırış etmeden bir kahkaha attı. İçeriye girerek, birbirinden sevimli renklerle donatılmış rafların üzerindeki şişeleri gördü. Bir parfüm şişesinden daha canlı ve sanki içince insanları Harikalar Diyarı’na götürecek kadar sihirli duruşları vardı. Her birinin üzerinde ihtiyaca göre kullanım türleri vardı.”Zenginlik İçin Umut, Aşk İçin Umut, Kariyer için Umut, Sınav İçin Umut, Ev İçin Umut, Ünlü Olmak İçin Umut, Yetenek İçin Umut…”şeklinde yüzlerce türden umutlar içeren şişelerdi bunlar. Gezgin bir an dayanamayıp yüksek sesle:

“Bu adam insanlarla dalga mı geçiyor, nasıl inanılır bunlara?” diyerek söylendi.

Onu sessizce izleyen lacivert ceketli adam, bir elinde sıcak kakaosuyla yanına yaklaşarak:

“Dikkat ettim de siz,”Dünyanın Her yerini Dolaşmak için Güç ve İmkân” olan şişenin önündesiniz. Hatta size yaklaşmasam alıp içine bakacaktınız. Herkes gibi sizin de zaman zaman gücünüzü ve motivasyonunuzu kaybettiğiniz olmuyor mu? Ben insanları kandırmıyorum, onlara eksik oldukları tamamlayıcı gücü gösteriyorum o kadar. Gerisi onlara kalmış. Bu şişe de benden size hediye. Umudunuzu kaybederseniz yine görüşmek zorunda kalırız.”diye gülümseyerek ekledi:

“Yakında bildiğim güzel bir pastane var. Çikolatalı keki harikadır. Size tattırmak isterim. Hem böylelikle umut dolu insanları yakından görmüş olursunuz”