“Hayatımızın maruz olduğu en büyük değişmelerden biri, zaman ölçümüzün değişmesidir. Çocuklar için bir aylık zaman, bir yıl kadar uzuyor. Şimdi yılların birer ay kadar çabuk geçtiğini görüyorum.”
İstanbul’un en şık ve alafranga semtlerinden biri olan Büyükada’nın Nizam Caddesi’nde yer alan köşklerinden birinde otururdu Ali Nizami Bey. İsmi gibi olmayan bir hayat yaşardı. Lüks içinde, parasının hesabını bilmeyen, gösteriş sever, kadın ve macera meraklısı, at-araba sevdalısı, kumara düşkün, kısacası dünyevi güzelliklere karşı yüksek zaaflı biriydi. Alafranga hayat onun gözünü o kadar boyamıştı ki, mezarlık yolundan geçerken kafasını çevirecek kadar ölüm korkusu yaşardı; ta ki babası hakkın rahmetine kavuşana kadar. Kendisinden kalan mirası kısa zamanda tükettikten sonra Ali Nizami Bey’in hayatı bambaşka bir hâl alır. Kendisini bohem hayatından şeyhliğe kadar götürecek bir evrim geçirmiştir.
Kitapta konu olan karakter her ne kadar Ali Nizami Bey olsa da çevremizde hatta kendimizde yazarın oluşturduğu profili yakalayabiliyoruz. Yazar her ne kadar ağdalı ve uzun cümleler kursa bile, aslında bize bir olay örneği değil bir vaka analizi yapmaktadır. Hep söyleriz ya:” Ne oldum değil ne olacağım demeli”. Bunun en iyi örneğinden birini Abdülhak Şinasi Hisar, bu kısa romanda bizleri sunuyor.
Kitabın ilk yarısı Ali Nizami Bey’in portresiyle geçerken, ikinci yarısında değişim ve Nizami Bey’in acı gidişatından bahsediyor. Hayat üzerine, zaman üzerine, özellikle olgunluk çağındaki hissiyatımızla ilgili mülahazalar, okuyucu olarak beni etkiledi diyebilirim. Ufak bir dipnot vermem gerekirse, kitapta yazarın kelime tercihlerine herhangi bir müdahalede bulunulmadığı için okurken yazarın dili biraz ağır ve ağdalı gelebilir.
Everest Yayınları’ndan okuduğum bu dönem romanı,1936 yılında hikâye formunda dergide basılırken,1952 yılında roman olarak kitaplaştırılmıştır.
Yazıma, kitaptaki en beğendiğim alıntıyla son vermek isterim: “Ömrümüz içinde, belki makul olarak geçirmiş olduğumuz zamanların, ne kadar az olduğunu kabul ederdik. Fakat biz bunu, ancak fırsatlar kaçtıktan, iş işten geçtikten sonra itiraf ederiz.”
- Sûretten Gel Sıfata Onda Ma’nâ Bulasın - Eylül 27, 2024
- Bir Ayrılık - Eylül 11, 2024
- Badem Dalına Asılı Bebekler - Eylül 1, 2024
- Bir Acayip Satıcı - Ağustos 27, 2024
- Kırmızı Kaplumbağa - Haziran 26, 2024
- Dersaâdet’te Bayram Sabahları - Haziran 19, 2024
- Farklılık İçinde Farksızlık - Haziran 10, 2024
- Çikolata Kokulu Amca - Nisan 16, 2024
- Ömer Seyfettin - Mart 6, 2024
- Ah Güzel İstanbul Filmi Üzerine - Mart 6, 2024
- Ali Nizami Bey’in Alafrangalığı ve Şeyhliği - Şubat 12, 2024
- Eskimeyenlere - Ocak 26, 2024
- Kim Daha Vefakâr - Kasım 27, 2023
- Hayırlı Olsun - Ekim 3, 2023