İşte yine bir bayram geldi, geçiyor. Ömrümün kaçıncı Kurban Bayramı bu?
Kurban Bayramı sebebiyle, bu değerli günlere, farkına vararak girebilmek adına elimdeki tüm roman, hikâye kitaplarını bir kenara koyarak, kütüphaneden Timaş Yayınları’ndan çıkan DURSUN GÜRLEK’in bir derleme kitabı niteliğinde olan DERSAÂDET’TE BAYRAM SABAHLARI isimli kitabını aldım. “Nerde o eski bayramlar” diyen büyüklerimizin, atalarımızın bizlere anlattığı günleri bir nebze de olsa okuyarak, o günlerin atmosferini yaşamak istedim.
Günümüzde, özellikle büyük kentlerde bayram denilince ilk akla gelen, uzun bir süre yapılacak olan tatiller ve belki de arife gününden itibaren başlayan yolculuklar oluyor. Bütün bu anlatılan bayram hakkındaki sohbetlerin, iç geçirmelerin, maziye özlemin altında ne gibi güzel günler yatmaktadır, Dursun Gürlek Hoca’nın deyişiyle “Güldestenin güllerini” bizler için emek vererek, derleyerek anlamlı bir çalışma ortaya koymuş. Kitapta birçok saygın tarihçi ve edebiyatçıların eski bayramlar hakkında yazdıkları makaleleri ve metinleri okuyoruz. Ayrıca bu derleme çalışmasında bayram inancı ve kültürüne katkıda bulunan şairlerin önemli şiirlerine de yer verilmiş.
Günümüzde çocukların, istediği zaman eğlenceye, kıyafete, şekere, çikolataya erişebildiğini gördüğümüz gibi, geçmiş yıllarda sadece bayramdan bayrama, belirli yerlerde kurulan panayırları, şenlikleri okudukça bayramların aslında çocukların üzerinde ne derece unutulmaz bir tesir bıraktığını anlatmaya gerek yoktur umarım.
Hokkabazlar, gülle kaldıranlar, pehlivanlar, kesik başlar, dev aynaları, garip hayvanlar, pire yarıştırıcıları, değirmen çeviren fareler, kuşbazlar, falcılar, niyet çekmeler, talih oyunları, nişan atma yerleri, seyyar fotografçılar, oyuncakçılar, karagözcüler vs… (Ahmet Kutsi Tecer,” Ramazan Bayramı Dolayısıyla Bayram Yeri”, Türk Folklor Araştırmaları, Nisan 1958)
Bayramlaşmak eyleminin sadece telefon ya da sosyal medya üzerinden yapılmaya başlandığı günümüzde bizler mutlu, kalabalık akraba ziyaretlerini ve sofralarını sadece reklamlarda mı görmeliyiz ya da bir daha yaşanmayacak bu tatlı hatıralar çıkacağımız üç beş günlük tatilden daha mı az kıymetli? Bu düşünceler benim naçizane düşüncelerim olmakla beraber kitabı okudukça eskiden, akraba, komşu, eş dost ziyaretlerinin ne kadar zor şartlarda bile olsa ayrı bir ehemmiyet ile yapıldığını, bizim inanç ve kültürümüzde sıla-i Rahim’in bayramlarda nasıl yaşandığını öğrendim.
Bayramın ilk gününden başlayarak yakınlar, dostlar, komşular bayram tebriki için birbirlerine ziyaret ederler. Bayram münasebetiyle gençlerin yaşlıları mutlaka ziyaret edip el öpmesi ve aile ihtiyarlarına şeker ve meyve hediye edilmesi eski bir gelenektir. Bu geleneğe uymayanlar adeta ayıplanır (Mehmet Halit Bayrı” İstanbul Folkloru ve Bayram, İstanbul Folkoru,Türkiye Yayınevi, İstanbul 1947)
Osmanlı Tarihi’ne karşı merakı olanlar için, saray erbabında bayramlaşma konulu içeriklerin de bulunduğu bu eserde Nihat Sami Banarlı’nın bayram hakkındaki yer yer çarpıcı ve eleştirisel düşüncelerine de fazlasıyla yer verilmiş.
Bu insanların kaçta kaçı bir tatil ve dinlenme günü olan bugünün, dini bir gün, bir Müslüman bayramı olduğunun farkında, şuurunda ve sevgisindedir? (Nihat Sami Banarlı” Bir Bayram Konuşması” Hürriyet,18 Haziran 1952)
“En büyük bayram, sevgilinin güzel yüzünü görmektir “diyen Şah İsmail’den,
“Doludur gönlüm ışıklarla bu bayram sabahı “hissiyatıyla Yahya Kemal Beyatlı’ya kadar okuyup, bilgi sağlayacağınız bu eseri meraklısına tavsiye ederim