Bizim medeniyetimiz, ‘Hayatın bir anlamı var mı?’ sorusuna ‘Bilmiyorum!’ cevabını veren tarihin ilk ve tek medeniyetidir.
Andre Malraux
…
…
Sen istediğin kadar anlam peşinde koş… Anlam arayışında ol…
İnsanı, hayatı, dünyayı, kâinatı, bütün bunları yaratanın hikmetini, sanatını, rahmetini düşün…
Hayatı ve ölümü anlamaya çalış…
Karşılıksız iyilikten dem vur… Bu hayatta ve kâinatta en küçük bir tesadüfe yer olmadığını idrak et…
Kâinatın tıpkı kusursuz bir saat gibi şu kadar milyar yıldır işlediğini tefekkür et…
Hayata damgasını vuran sanata ve sanatkâra hayran kal…
İşte tam o anlarda…
İşte tam o anlarda 18-20 kelimeden oluşan çatlak sesler duyulur:
Kredi kartı, bonus, faiz, döviz, borsa, arsa… Politik gevezelikler, politika saplantılı hakaretler… Ego, kariyer, başarı… Kakara kikiri muhabbetler… Futbol, magazin, otomobil, gurme, gastronomi, yeme içme muhabbetleri… Televizyonlarda 7/24 dönen o saçma yarışma programı… Akıllı telefon, tablet, bilgisayar, televizyon ekranları…
İşte tam o anlarda insan bir karar vermek zorundadır.
Ya anlam arayışına devam edeceksin veya 18-20 seküler kelimenin peşine takılıp saatler boyu gevezelik edeceksin.
18-20 seküler kelimenin peşine takılıp gitmenin sonu elbette seküler olur.
Anlam arayışını bırakıp, 18-20 seküler kelimenin peşinden gitmek, bakalım bizi nerelere götürecek?
Diyelim ki kredi kartı ve bonus kelimelerine takıldın.
Soluğu ya bankada alırsın veya borçların yapılandırılmasında.
Diyelim ki faiz kelimesine takıldın.
Bunun sonunda varacağın yer, reel faiz, nominal faiz, basit faiz veya bileşik faiz olur.
Yani?
Sıfıra sıfır, elde var sıfır.
Sıfırda kalsa yine iyi! Eksiye düşersin. Selam verir, borçlu çıkarsın.
Diyelim ki döviz kelimesine takıldın.
Söz uzadıkça uzar, Euro-Dolar paritelerine uğrar, anlam da kaybolur, amaç da…
Diyelim ki borsa kelimesine takıldın.
Yıllar boyu düşen ve yükselen hisse senetlerini, yatırımların öyle mi böyle mi olacağını dinlemek zorunda kalırsın. Üstelik bunları sana anlatan gevezenin ne dişe dokunur sermayesi vardır, ne de aklı…
Diyelim ki politika kelimesine takıldın…
Seyreyle gümbürtüyü! Sonu gelmez parti patırtı kavgalarının, horoz dövüşlerinin, şişkin ve gürültücü egoların tam ortasında bulursun kendini. Üstelik bunca kavga gürültüyü koparanlar, ne milletvekilidir, ne parti kurucusu, ne de parti üyesi! Sadece ve yalnızca gevezedir, o kadar.
Bakın henüz 18-20 seküler kelimenin hepsini ele almadık.
Devam edelim mi?
Hayır, bu kadarı yeterli.
18-20 seküler kelimenin peşine takılıp gitmenin sonucu ne olur?
Cevap, Stephen King’in “Şeffaf” isimli kitabındaki cümlede saklı:
“İnsan, aptallığın dibini gördüğünü düşünürken, biri çıkıp da ona bunun bir dibi olmadığını hatırlatıyor.”