Işık saçan ayetler

Kur’ân-ı Kerim topyekün bütün zamanları, mekânları aydınlatır. Onun ışığıyla bütün asırlar, coğrafyalar net olarak izlenebilir.

“Şüphesiz ki sen pek büyük bir ahlâk üzeresin.” (Kalem Suresi 4. ayet meali)


Kur’ân-ı Kerim topyekün bütün zamanları, mekânları aydınlatır. Onun ışığıyla bütün asırlar, coğrafyalar net olarak izlenebilir. Bunun için elbette belli bir birikim, muktesebat, takva, ilimde ve ahlakta derinleşme gerekir. Tefsir, işari tefsir, hadis, kıraat, fıkıh, matematik, astronomi, fizik, kimya, sarf, nahiv, gramer, irab, tarih, coğrafya gibi pek çok bilim dalında bir bütün olarak derinleşenler, Kur’an yardımıyla tarihteki asırları incelerlerse, gizli kalmış pek çok tarihi gerçeği görebilirler. Sadece geçmiş değil, gelecek asırlar da aynı şekilde izlenebilir, gözlenebilir.
Kâinatın ilk yaratılış anları…
Uzayın derinlikleri…
Genişleyen kâinat…
Yıldızların yörüngeleri…
İlk insanın yaratılış evreleri…
Embriyonun gelişim evreleri…
Peygamberler tarihi…
Tarihin dönüm noktaları…
Mekke’nin fethi…
İstanbul’un fethi…
Evet, görecek gözü olanlar görürler. Hissedecek, anlayacak, idrak edecek kalbi ve aklı olanlar hissederler, anlarlar, idrak ederler. Yeter ki insan merak etsin, okusun, ahlaki anlamda belli bir seviyeyi yakalasın.
Aslında her bilim dalında benzer şartlar geçerlidir: Belli bir seviyeyi yakalamak.
Kâinat, milyarlarca yıldır vardı. Ama kâinatın sırlarını anlamak için belli şartlar gerekiyordu.
Yerçekimi hep vardı. Ama onu anlamak, formüllere dökmek için belli şartlar gerekiyordu.
Elektrik, ışık, yansıma hep vardı. Ama bunların kurallarını belli denklemlerle ifade etmek için belli şartlar gerekiyordu.
Zaman ve mekân yok olmadı. Yalnızca bizim görüş alanımızın dışına çıktılar. Belli bir birikimle geçmiş ve gelecek zamanlar, mekânlar aydınlatılabilir. Mevcut yazılı kaynaklar bunun en büyük şahididir. İsteyen herkes tarih kitaplarının yardımıyla tarihi hadiseleri öğrenebilir. İsteyen herkes fizik ve astronomi kitaplarının yardımıyla uzayı belli ölçülerde öğrenebilir.
Kur’ân-ı Kerim ise beşeri kitapların çok çok ötesinde ilahi bir kitaptır. Son derece farklı boyutları olan bir kitaptır.
Şimdi ışık saçan ayetlerden bazı örnekler verelim:
“Allah göklerin ve yerin nurudur. Onun nurunun misali, lâmbanın ortasındaki yuvaya benzer ki, onda bir kandil vardır. Kandil de bir fânus içindedir. Fânus ise inci gibi parlayan bir yıldıza benzer. O ne doğuya, ne de batıya ait olmayan bereketli bir ağacın yakıtından tutuşturulur ki, o yakıtın, ateş değmeden aydınlatacak bir hali vardır. İşte nur üstüne nur… Allah dilediği kimseyi nuruna kavuşturur. İnsanlara da böyle misaller verir. Çünkü Allah herşeyi hakkıyla bilir.” (Nur Suresi 35. ayet meali)
“Ey Peygamber, Biz seni bir şahit, bir müjdeci ve bir uyarıcı, Onun izniyle Allah’a çağıran bir davetçi ve nur saçan bir kandil olarak gönderdik.” (Ahzab 46)
“ (Musa) Elini çıkardı; o da bakanların gözlerini alan bir beyazlıktı.” (Araf 108)
“Allah, iman edenlerin dostu ve yardımcısıdır; onları karanlıklardan aydınlığa çıkarır.” (Bakara 257)
“Şânı ne yücedir Onun ki, gökyüzünde burçlar yaratmış, onda bir kandil ile nurlu bir ay yerleştirmiştir.” (Furkan 61)
“Tarık’ın ne olduğunu bilir misin? O karanlıkları delip geçen yıldızdır.” (Tarık 2-3)
“Biz Dünya semâsını kandillerle donattık.” (Mülk 5)
“And olsun Güneşe ve aydınlığına ve onu izlediğinde Aya…” (Şems 1-2)

Bütün bu pırıltılı ayetleri Kur’an niçin ifade ediyor?
Elbette dikkat çektikleri için ve dikkatlerimizi çekmek için.
Evet, Kur’an-ı Kerim bütün ayetleriyle, yazılı kaynaklar içinde, kitaplar içinde ışık saçar. Ama ayetlerin içinde de bilhassa ay, güneş, yıldızlar, iman nuru, peygamberler, bilhassa Hz. Yusuf (as), Hz. Musa (as) ve Fahr-i Kâinat Efendimiz (asm) pırıl pırıl parlamaktadır.
Bu ayetlerden hisse ve feyiz alabilmenin yolu ise iman, ahlak ve takvadır. Hissedar olabilmek duasıyla.
(Ayet mealleri, Ümit Şimşek’in hazırladığı Kur’ân-ı Kerim Meali’nden alınmıştır.)

Necati Kağan Çetin

Necati Kağan Çetin

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir