Yazar: Necati Kağan Çetin
Top tüfekten daha sık gülle yağan mermiler,
Kahraman orduyu seyret, bu tehdide güler!
Mehmed Akif Ersoy
Tarih boyunca sayısız harpler yaptık. Bütün harplerde silahlar, donanmalar, toplar, mermiler, mızraklarla… Süngü, ok ve kılıçlarla düşman üzerine yürüdük.
Harp meydanlarında ve denizlerde büyük zaferler kazandık.
Malazgirt, Kosova, Varna, Niğbolu, Mohaç, Preveze, Çanakkale, İstiklal Harbi…
Bütün bu zaferlerde, maddî hazırlıkların yanında manevî hazırlıklar da yapmıştık.
Mesela Kıbrıs’ın fethinde binlerce Fetih ve Yasin sureleri okundu.
İstanbul, Bağdat, Şam, Hicaz…
Hepsini hem maddî, hem manevî dualarla fethettik.
…
Kendi hazırladığımız asker ve ordularımızın sayısı, savaş patladığı anda değişti.
Birden, aniden, nereden geldiği belli olmayan asker ve ordularla desteklendik.
Çanakkale’de İngiliz askerleri, aslan sürülerinin saldırılarına uğradı.
Nereden, nasıl geldiği belli olmayan aslanlar, Haçlı sürülerine korku saldı!
Bir İngiliz birliğinin üzerine çöken bulut, hepsini yok etti.
“Rabbinin ordularını Ondan başkası bilemez.”
…
Hazırlıklarımız tamamlandığında, tevekkül ve teslimiyet kıvamını bulduğunda, ordularımız kimi zaman kasırgalarla, kimi zaman da aniden beliriveren başka kuvvetlerle desteklenir.
Bedir, Uhud ve Hendek’te olduğu gibi.
İşte o anlarda bir avuç taş ve toprak, mermi olur.
Ok ve mızrak hedefini bulur.
Konstantinapol, dualarla, ayetlerle, surelerle İstanbul’a dönüşür!
…
Şimdilerde Haçlı orduları yine İslam topraklarında tuzaklar hazırlıyorlar.
Mü’minleri birbirine kırdırmak istiyorlar.
Bunun için taşeron örgütler kurup, basın-yayın yoluyla İslam’a ve Müslümanlara karşı bir cephe oluşturmaya çalışıyorlar…
Bütün bunları yüz yıl önce de denediler.
“Onlar Allah’ın nurunu üfleyerek söndürmek istiyorlar. Allah ise nurunu tamamlamayı murad eder-kâfirler isterse hoşlanmasınlar.”
…
Garbın âfâkını sarmışsa çelik zırhlı duvar,
Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var!
Bizim hudutlarımızı hem Kahraman Ordumuz, hem de dualarımız korur.
Kur’an’daki manevî kudret, en zor zamanlarda yardımımıza yetişir.
Zalimler bunu bir türlü anlayamaz.
Emperyalist güçler saldırıya geçince, buna karşılık, yerlerin ve göklerin orduları mazlumlara yardım eder!
Harpler bizi karlı dağlara götürdüğü zaman biz, Kur’an’ın o sımsıcak atmosferine sığınırız…
…
Kur’an’da, darda kalanlara, zorda kalanlara hitap eden pek çok ayet var.
O ayetler, mazlumlar için sığınak olduğu kadar, zalimler için tehdittir.
“Resulünü, bütün dinlere üstün kılmak üzere hidayet ve hak din ile gönderen Odur-müşrikler isterse hoşlanmasınlar.”
Önemli olan, zalimin karşısında, mazlumun yanında yer almaktır.
Önemli olan, manevî kuvvetin farkına varmaktır.
Herşeyi maddî ölçülerle açıklamak mümkün değil.
Bütün menfî gelişmelere rağmen; mü’minler, imanlarına, manevî değerlerine bağlı…
Biraz gayretle maddî ve teknik noksanlıklar kapatılabilir.
Hadiseler, Vahşi Batı’nın yolun sonuna geldiğine işaret ediyor.
Bir süre daha sıkıntı çekecek, zalimlerle mücadele edeceğiz. Ama, kazanan biz olacağız Allah’ın izniyle…