Gazzeli Çocuklar

Mehmet Nuri Yardım

 

Bizi, insanlığı, dünyayı affedecek misiniz? Sizi çok seven bizlere bile sitemkâr bakıyorsunuz. Haklısınız, en çetin zamanlarınızda size ulaşamadık, küçücük bedenlerinizi o vahşi bombalardan koruyamadık. Ayaklarınız, kollarınız koptu, iğrenç soykırımı önleyemedik. Ama inanın sizin haberlerinizi duydukça, fotoğraflarınızı gördükçe gözlerimiz yaşardı. Çaresizliğimize kızdık, yardımınıza koşamadık, avuçlarımızı açıp dualara sığındık. Affedin bizi, bağışlayın ümmeti…

Siz her gün 9 şiddetinde depremler gibi bombaların altında hayata aç, susuz veda ederken kafası futbollaşmış, düşüncesiz idraksiz soydaşlarınız, dindaşlarınız, komşularınız ‘maç kavgası’na tutuşuyordu. Sizler annelerinizle, babalarınızla, kardeşlerinizle enkaz altında vedalaşırken, vicdanları ve zihinleri körelen insan kılıklılar, umarsızca yılbaşı çılgınlığındaydı. Tepinip duruyorlardı.

Ne zamandan beri sizi anlatmaya çalışsam içim rahat etmedi bir türlü. Hemen hemen her gün bir haberinizi vermeye, yorumlamaya, resimlemeye çalıştım ama sizi bir yazıda etraflıca anlatabilmenin çaresizliğini yaşadım, hâlâ yaşıyorum. Zira sizi anlatabilmek güç! Direnişinizle bize gerçek Müslümanlığı, İslam’ın haşmetini anlattınız. Sizin suskunluğunuz haykırırken bizim bağrışlarımız cılız kaldı.

Ah Gazzeli çocuklar! Sizler 21. Yüzyılın cengâverlerisiniz. İnsanlığın onuru, şerefisiniz. İnsan haysiyetinin soysuzlarca saldırıya uğradığı, tarihin en alçak ve sapık kişilerinin size hunharca hücum ettiği günlerde çelikten kaleler gibi durdunuz. Hepimize, herkese yüksek iradenizi, muhteşem imanınızı gösterdiniz. Gözyaşlarımız sel olup içimize akarken küfre isyanınız yeryüzüne rahmet gibi yağdı.

O şehadet arzusunu, o ölüme meydan okuyuşunuzu hangi film anlatabilir, hangi roman sizi yazabilir? Hangi sahnelerde yiğitliğiniz anlatılabilir, bilmem ki… Destanlar yazılsa, türküler yakılsa azdır sizin için. Şehnameler kaleme alınsa yetmez mertliğinizi anlatmaya. Gazze’yi dünyanın gözü önünde kahramanca savunuyorsunuz. Göç etmek zorunda kaldığınızda yanınıza anahtarınızı alıyorsunuz. Çünkü vazgeçmeyenlerdensiniz. Nekbe idealiniz var, inşallah bir gün evinize dönecektiniz! Üç buçuk soysuza karşı pes etmediniz. Alkış, dua size.

Şehitleriniz oldu, hâlâ oluyor. Ama alçak Siyonistleri şimdiden mağlup ettiniz. Bütün dünyanın İsrail’den ve onu destekleyenlerden nefret etmesini sağladınız. Salyaları akan aç canavarlar gibi üstünüze saldırıyorlar. Aslında yenildiler, yenilmeye mahkûmlar. Onlar şimdi lanetli güruh; bebeklerin, çocukların, kadınların ve yaşlıların utanmaz katilleridir. İsrail, dünyanın yüzkarası, baş belası, insanlığın rezil, hayâsız örgütüdür. Siyonistlerin ruhları ve vicdanları kokuşmuş. İnsan kılıklı pislik leşler olarak tarihe geçtiler. Onları destekleyen ABD, İngiltere, Fransa ve Almanya da suç ortakları olarak kaydedildiler.

Aranızdan kanatlanıp semaya süzülenler, “cennet kuşu” olanlar var. Kardeşlerinizle elbette cennette buluşacaksınız, orada görüşeceğiz inşallah. Bir de yaralanan, organlarını kaybedenler var. Siz yaralı çocuklarımız, biliyoruz durmayacaksınız. Engelleri aşıp tek elinizle bile kötülüklerle mücadele edeceksiniz, tek ayağınızla daha çok koşacaksınız kutlu hedefinize! Tek gözle görseniz de inancınızı yüreğinizde yoğurup muhtaçlara aktaracaksınız. Artık sadece Mescid-i Aksa değil sizin mabediniz, bütün yeryüzüdür. Sayenizde İslam’la şereflenenlerin sayısı gün geçtikçe artıyor, görüyor musunuz? Her yerde sevgi ve hürmetle anılıyor, kahramanlar gibi karşılanıyorsunuz. Siyonistler her yerden kovalanır, azarlanır, dışlanırken sizler el üstünde, baş üstünde tutuluyorsunuz. Bahtınız açıldı, gönüllerde taht kurdunuz. Türkiye’de 85 milyon insanımız, Türkistan diyarında 250 milyon Türk, yeryüzünde 2 milyar Müslüman ve vicdanlı bütün insanlar sizi muhabbetle, şefkatle, hasretle kucaklıyor. Yeryüzündeki bütün müminler, cümle güzel canlar, sizi yürekten selamlıyor.

Ah Gazzeli çocuklar! Her feryadınız önce bizim ciğerimizi dağladı, her acınız içimizi parçaladı. İnanın dualarımızda hep sizler vardınız, namazlarımızda daima sizler oluyorsunuz. Siz bu ümmetin seçkinleri oldunuz, bu şeref yetmez mi? Pısırık ve korkak bazı Müslümanlar, vahşi Batı’nın saldırılarına sesini çıkarmazken siz birer alperen oldunuz. Yüz yıl önce dedeleriniz gönüllü olarak gelmişti Çanakkale’ye. Mehmetçikle omuz omuza vermişti. Din kardeşlerimizle birlikte istilacı yedi düveli mağlup edip destan yazmıştık. Biz de bu zor günlerinizde er-geç yanınıza geleceğiz inanın. Bugün bütün benliğimiz ve ruhumuzla, yarın da mutlaka Mehmetçiklerimizle yanınızda olacağız. Vallahi de geleceğiz Gazze’ye, billahi de Kudüs’e varacağız. O mübarek, kutlu topraklar bizim öz be öz diyarımızdır. Bosna, Türkistan, Kırım, Kıbrıs gibi…

Siz sadece Gazze’yi, Kudüs’ü, Filistin’i temsil etmiyorsunuz. Balkanlar’da kardeşleriniz var, Doğu Türkistan’da da… Kırım’da akranlarınız yaşıyor Kerkük’te de… Arakan’da da yol arkadaşlarınız var İstanbul’da, Şam’da, Bağdat’ta, Bakü’de de… Biliyor musunuz bütün ölçüleri aştınız, cümle plan ve hesapları bozdunuz. Artık bir yanda Gazzeli çocuklardan yana olan hakiki insanlar var, öte tarafta size düşman olan alçak Siyonistler, emperyalistler! Siz cennet kuşları gibi ötelere kanatlandınız. Masumiyetin, Hanzala’nın timsali oldunuz!

Asr-ı Saadet’te Hazret-i Peygamber’in saflarında, müşriklere karşı Bedir’de harbeden büyük ruhlu küçük sahabeler gibisiniz. Kâinatın Efendisinin yanında duran minik savaşçılar gibisiniz. Efsane lideriniz merhum Yaser Arafat size “küçük generallerim” demişti. Emin olun Kâinatın Efendisi için de sizler “küçük sahabeler” gibisiniz. En ulvi, kutsal, üstün makamlara şimdiden yükseldiniz.

Gazzeli çocuklar, bu satırlar gözyaşları arasında kaleme alınıyor, bilesiniz. Büyük şairimiz Mehmed Âkif’in dediği gibi “kalbimizin dili yok.” Sizi anlatamıyoruz. Mukaddes cihadınızı yazamıyoruz. Ama neylersiniz, bizim de ancak karaladığımız şu birkaç satırımız var, size hediye edebileceğimiz. Şairlerimiz, mısralarını kanatlandırıp size uçuruyor, ressamlarımız resimlerini yolluyor, müzisyenlerimiz içlerindeki derin kederi nağmelere yükleyip size armağan ediyorlar.

Sizi unutabilir miyiz? Asla! Size vefasızlık nankörlüğün ötesinde derin çukurlara yuvarlanmaktır. Akan temiz kanlarınızı durduramadık, gözyaşlarınızı silemedik, derdinize derman olamadık, ümmet ve bütün insanlık size karşı suçlu. Mahcubuz, başımız yerden kalkmasa yeridir. Sizi unutursak lanetlenmeyi hak edeceğiz, bunu iyi biliyoruz.

Bir elinizde şanlı bayrağınız, öbür elinizde küçücük taşlarınızla Firavunlara, şeytanlara direndiniz. Her biriniz birer Musa oldu. Sizi yok edemediler. Çünkü Allah’ın va’di vardı, iman küfre galip gelecekti. İslam mütefekkirinin müjdesini duymuş veya hissetmiştiniz: “Ümitvar olunuz! Şu istikbal inkılâbatı içinde en gür sada, İslam’ın sadası olacaktır.”

Kardeşleriniz ölürken başlarında İlahi kelam Kur’an-ı Kerim’i okudunuz, arkadaşlarınıza son nefeslerinde Kelime-i Şehâdet’i söylettiniz. Anne ve babalarınıza moral verdiniz. Ah Gazzeli güzel çocuklarımız! Hepimize, Müslümanlara ve insanlığa ahlakı, edebi, fazileti öğrettiniz. Olağanüstü direnme gücünü, imanınızla gösterdiniz. İnanın sizi çok seviyoruz, ne olur bize hakkınızı helal edin…

admin

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir