Bugün adını anan yok. İsmi de unutuluyor neredeyse, kitapları da… Hâlbuki bir zamanlar Bâbıâli’nin, edebiyat dünyamızın en üretken, en çalışkan simalarındandı. Ferit Ragıp Tuncor’dan bahsediyorum. Son demlerine kadar okuyan, yazan, araştıran ve ortaya eser koyan bir edebiyat tutkunundan… 90’lı yaşlarında bile iki derginin, yani Defne ve Size dergilerinin yazı işleri müdürlüklerini yapmaya devam eden bir yorulmaz iradeden söz ediyorum. O unutulmayı asla hak etmeyenlerden… Öyleyse bir nebze kendisinden bahsederek biz görevimizi yapalım:
Şair ve yazar Ferit Ragıp Bey 1912 yılında Çanakkale’de doğdu. Eczacı-kimyager Ali Ragıp Bey’in oğludur. Yatılı olarak İzmir Muallim Mektebi’ni 1931 yılında bitirdi. 1932-1945 yılları arasında Aydın’da öğretmenlik yaptı. Daha sonra çeşitli liselerde görev aldı. Millî Eğitim Bakanlığı’nın Yayınlar Dairesi’nde çalıştı (1945-1971). Bakanlığın arşiv kütüphanesini kurdu. 12 Mayıs 2005 tarihinde İstanbul’da vefat etti. Feriköy Mezarlığı’nda toprağa verildi.
Tuncor’un şiirleri, hikâyeleri ve araştırma yazıları İlköğretim, Varlık, Kadın, Ülkücü Öğretmen, Çığır, Çağrı, Millî Kültür, Erciyes, Türk Edebiyatı, Türk Folklor Araştırmaları, Eğitim Hareketleri dergilerinde çıktı. Size ve Yeni Defne dergilerine önemli katkılarda bulundu. Çocuklar için 50’den fazla şiir, roman, hikâye, piyes, araştırma, derleme kitapları yayımladı. 83 kitabı günümüz Türkçesine aktardı. Emek verdiği kitapların sayısı 100’u buluyor. Birçok şair ve yazarla dostluklar kuran Ferit Ragıp Tuncor, üç arkadaşıyla birlikte Hizmet gazetesinde bir edebiyat sayfasını yönetti. Bu arada İzmir’de Edebiyat Cemiyeti’ni kurdu. 1932 yılında Emine Nermin Hanım’la evlendi. İki oğlu bulunuyor.
Belli başlı kitapları şöyledir: Şiirleri- 9 Eylül (Şiirler ve yazılar, İzmirli şair ve yazarlarla, 1930), İzmir’den Sesler (İzmirli altı şairle birlikte, 1931). Hikâyeleri-romanları: Bu Toprağın Çocukları (1944), Sarsılan Topraklar (1944), Yalancının Cezası (1945), Kahraman Çocuk (1945), Köye Dönüş (1945), Kurtoğlu (1945), İyilik Perileri (1973). Millî Eğitim Bakanlığının Yayınlar Bibliyografyası II (1923-1993)’nı hazırlardı (1996). Kaleme aldığı ancak henüz yayımlanmayan 15 kitabı daha bulunuyor.
SIK GÖRÜŞÜRDÜK
Ferit Ragıp Beyle çok sık görüşürdük. Zaten Basınköy’deki evinden o meşhur siyah ama büyük çantasıyla çıkıp da Beyazıt taraflarına geldiğinde uğradığı mekânlar belliydi: Öncelikle Beyazıt Devlet Kütüphanesi’ne gider çalışmasını yapardı. Oradan İLESAM’da yakın dostu şair Mehmet Zeki Akdağ’a selam verirdi. Sonra Kubbealtı’nı şereflendirirdi. Köprülü Medresesi de uğrak yerlerinden biriydi ve biz onunla edebiyata, şiire, kitaplara dair tatlı bir sohbete koyulurduk. Kısa, kesik ve anlamlı konuşma tarzı vardı. Çok disiplinliydi. Kendisine neredeyse zorla çay ikram ederdim. Ziyaret ettiği dostlarını fazla meşgul etmek istememesinden kaynaklanan şahane bir titizlikti bu. Onu kapıda karşılar, dış kapıya kadar uğurlardım.
İSTANBUL’UN FETİH YILDÖNÜMÜNDE…
Ferit Ragıp Bey tevazuun zirvesinde olan bir insandı. Mütevazı, kalender, mahviyetkâr bir mizaca sahipti. Bu kadar çalışmasına rağmen yaptıklarının az olduğuna, daha çok gayret göstermesi gerektiğine inanıyordu. Bazı kurum ve kuruluşlarla birlikte 1 Haziran 2003 tarihinde İstanbul’un Fethinin 550. Yıldönümü münasebetiyle büyük bir program düzenlemiştik. “1. Edebiyat Buluşması”ydı bu… Hakikaten muazzam bir törendi ve yaklaşık 700 şair ve yazar o gün programa iştirak etmişti. Galiba Türkiye’de ilk defa bu kadar çok şair ve yazar bir araya gelmişti. O rekor aşıldı mı bilmiyorum. Üstelik her kesimden edebiyatçı vardı. Sağdan, soldan, her gruptan, her fikir ve düşünce sahiplerinden… Bu kalem erbabı, İstanbul’a dair yazı ve şiirler kaleme almıştı. Tertip heyeti olarak kürsüye bazı yaşça büyüklerimizi davet etmiş konuşturmuştuk. Şimdi hatırladığım ilk isimler Bekir Sıtkı Erdoğan, İlhan Geçer, Ayhan İnal da vardı. Ferit Ragıp Bey’i de davet etmiştim o gün. Kürsüde bu kadar kalabalığı görünce bir anda şaşırmış, heyecanlanmış ve konuşamamıştı. Susup kalmıştı. Hâlbuki kürsüye gelen, mikrofonu alan herkes ya bir şiir okuyor veya kısa bir konuşma yapıyordu. Ferit Ragıp Bey, birkaç dakika suskun kalınca ben kürsüye yanaştım ve izniyle mikrofonu elinden alıp şöyle dedim: “Efendim Ferit Ragıp Bey, çok mütevazı bir büyüğümüzdür. Üstelik kalabalıklara hitap etmeye alışkın değildir. O, hâl diliyle konuşur. Bugüne kadar yüze varan esere imza atmıştır. Hâlen iki edebiyat dergisinin müdürlüğünü yapıyor. Yani demek istiyor ki: ‘Ben kitaplarımla, dergilerimle zaten konuşuyorum.’ Kendisine edebiyatımıza yaptığı büyük katkılardan ötürü teşekkür ediyor, sağlıklı, bereketli ömür diliyorum.” Bu kısa açıklamadan sonra kalabalık bir anda Ferit Ragıp Bey’i alkışlamaya başladı. Bu alkışlar eşliğinde kürsüden indi, yerine geçip oturdu.
Tabii edebiyatçımıza dair daha çok hatıra var da ama şimdi hepsini burada yazmak mümkün değil. İnşallah bir gün üniversitelerimiz bu emektar büyüğümüzü hatırlar da bir öğrencilerine tez konusu verirlerse ayrıntılı olarak hatıraları orada yâd ederiz.
MUHTEŞEM BİBLİYOGRAFYA
Yukarıda belirttiğim gibi Ferit Ragıp Bey’in farklı türlerde çalışması çok. Ama biri var ki, ilim dünyasının da yakın ilgisini çekiyor. O da Millî Eğitim Bakanlığı Yayınları Bibliyografyası II adını taşıyor. 1923-1993 yılları arasında Türkiye’de Bakanlığın neşrettiği bütün yayınlar burada kronolojik olarak mükemmel bir tarzda hazırlanıp okuyucuların istifadesine sunulmuştur. Eserin adı, yazarı, konusu, basıldığı yer ve tarih açıklanmıştır. Bilhassa araştırmacıların, kültür tarihçilerinin ve eğitim alanında çalışanların ilk elde başvurması gereken bir kaynak eser. 636 sayfa. Birinci baskısı 1977’de yapılan eserin, dördüncü baskısı ise 2016’da gerçekleştirilmiştir.
Eseri okumaya başlıyoruz. Dönemin Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, “Sunuş” yazısında şöyle diyor:
“Millî Eğitim Bakanlığı’nın farklı dönemlerde izlediği yayın politikasına yakından bakıldığında yeryüzünün büyük birikiminin esas alındığı, dar çerçeveli düşünülmediği görülecektir. Batı klasiklerinin yanı sıra Şark klasiklerinin de yayımlanması, meselenin büyük düşünülerek ele alındığını göstermektedir.
Yıllar içinde Bakanlığımızın müktesebatında biriken eserlerin sahip olduğu kimi özellikler, bu yayınları daha mühim hâle getirmiştir. Dil zenginliği, tercümelerdeki nitelik, kitap seçimlerindeki isabet Millî Eğitim Bakanlığı’nın yayımladığı eserleri pek çok bakımdan değerli kılmaktadır. Cumhuriyetimizin yüzüncü kuruluş yıl dönümünü kutlayacağımız 2023 tarihi, sembolik anlamlarının yanında, stratejik değer taşıyan ve Devletimizin temel motivasyonunu teşkil eden bir hedefin adıdır.”
KÜLTÜR HİZMETİNİN DEVAMI
Ferit Ragıp Tuncor’un büyük emek verdiği Bibliyografya’nın devamını, Çağrı Gürel yerine getirdi. Kitap, Millî Eğtim Bakanlığı Yayınları Bibliyografyası III, 1993-2013 yılları arasını kapsıyor. 2016 yılında Ankara’da neşredilen bu eser de 166 sayfadan meydana geliyor. Kitapta “Yıllara Göre”, “Dizi Adlarına Göre” ve “Süreli Yayınlar” olmak üzere üç bölüm bulunuyor. Eser “İndeks” ile tamamlanıyor. Vefalı duruşunu sergileyen Çağrı Gürel, “Ön söz”de merhum Ferit Ragıp Tuncor’un emeklerini hayırla ve şükranla yâd ettikten sonra bu yolda yürüdüğünü söylüyor. Hani Yahya Kemal’in güzel bir mısraı var ya: “Bir meş’aledir devredilir elden ele…” Hakikaten sadece şiirde değil, edebiyatta ve bütün sanat dallarında meş’aleler elden ele dolaşıyor. Ne mutlu ilim, sanat ve edebiyat meş’alesini yere düşürmeyenlere. Ferit Ragıp Tuncor’a rahmet dilerken hizmetlerini sürdüren Çağrı Gürel’e de teşekkür ediyorum. Nice eserlere diyorum. İnşallah serinin devamı olarak 2013 yılından 2023 yılına kadar, yani son on yılın yayın birikimi de bir kitapta toplanır ve okuyucuların istifadesine sunulur. Her iki eser, Millî Eğitim Bakanlığı Yayınları arasından çıkmış olup buradan temin edilebilir.
Edebiyat, ilim ve fikir çalışmaları muhakkak ki devamlılık gerektirir. Başlatılmış hizmetler sürdürülmelidir. Bu yolda emek verenlere, alın teri dökenlere, çaba gösterenlere saygı duymalıyız.
- Sil Baştan Doğarım - Eylül 28, 2024
- Yazı, Editörlük ve Medya Kursu TEDEV’de Başlıyor - Eylül 28, 2024
- Geçmişin İzlerinde Yürüyenler - Eylül 16, 2024
- Şıpsevdi - Eylül 13, 2024
- Sermestçe - Eylül 1, 2024
- Tunca’dan Tuna’ya - Ağustos 27, 2024
- Ağaçların Gölgesinde - Temmuz 25, 2024
- Bilesin - Temmuz 22, 2024
- Kavgam - Temmuz 20, 2024
- Üsküp - Temmuz 20, 2024
- Dini Yaşarken Tebliğ ve Tenkid - Temmuz 10, 2024
- Bilmiyorum - Temmuz 10, 2024
- Yûsuf’un Rüyasını Yeniden Görmek - Temmuz 6, 2024
- Fahrettin Gün’le Eğitim ve Gençlik Üzerine - Haziran 26, 2024
- Desinler - Haziran 12, 2024
- Bir Gönül İnsanı Bekir Tuncer Salihoğlu - Haziran 10, 2024
- Paris’in Arka Yüzü - Haziran 10, 2024
- ESKADER Genel Kurulu Yapıldı - Mayıs 30, 2024
- ESKADER Genel Kurulu İlanı - Mayıs 27, 2024
- YAZI, EDİTÖRLÜK VE MEDYA KURSU’NUN MEZUNİYET TÖRENİ - Mayıs 24, 2024
- Zeliha Ergün ile Mülakat - Mayıs 24, 2024
- Anlatsanıza Bakayım Nasıl Bir Gemiymiş Bu? - Mart 23, 2024
- Ramazan-ı Şerif Geliyor Hazır mısınız? - Mart 10, 2024
- Yalnızlık - Mart 6, 2024
- Gerçek Bir Münevver Alev Alatlı - Şubat 12, 2024
- Genç Bir Yıldız Adayı Mete Gök - Şubat 6, 2024
- Düştüm Gerçeğine - Şubat 6, 2024
- Dedem Koca Hüseyin - Şubat 6, 2024
- Sevgili Eşim’e - Şubat 1, 2024
- Ferit Ragıp Tuncor’un Edebî Hizmetleri - Ocak 26, 2024
- Bir Mektup Olup - Ocak 26, 2024
- Gazzeli Çocuklar - Ocak 5, 2024
- En Baştan Yazacağım - Ocak 5, 2024
- Ben Kuvözdeki Bebek - Aralık 17, 2023
- Gönül’e - Aralık 17, 2023
- Dost Gözünde Buğudur - Aralık 17, 2023
- Kim Bu Gelen - Kasım 30, 2023
- Geç Değil - Kasım 30, 2023